Angel Wing Heart
#blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ocak 2016 Cuma

Onun Gülümseyişi Yüreğini Kaplar...



"Kaybolur Giderim"

Bu şarkı, gece gökyüzünün tüm boşlukları doldurduğu, üzerine dökülecek kadar yakın olduğu bir yerde, tüm bildiklerimin unutturulduğu, daha önce hiç olmadığım, hissetmediğim bir kadınmışım gibi, kendine rağmen kendini tanımayan bir kadınmışım gibi hissettiriyor.

2015BİTERKEN2016BAŞLARKEN


 "GELDİ"

Bu gözlerin ufku büyük sokaklara açılıyor.
Hani birazda yorgun çok çok uzaklarda...
Bir adam O kadını düşündüğü vakit,
Pencerelerinin önünde çiçekler açar
Sabah sabah şarkılar söylenir, başka dilde, başka surette
Güneşsiz ısınır yalnızlık, kahkahalara sarılırken…
Geceler kısaldıkça…

Yüzünde içine uzanan binlerce kilometre...

İşte o zaman yollar araç olur vakit amaçsız.




Kulaklarım kalbimi duydukça,
iştahsızlık gibi bir tat belirir  dilimde,
Dilinden düşen dünyanın orta yerinde,
Her şey ya bir unutkanlıktan ibaret olsa.

O gemide artık nasıl olsa gidemiyor diye hiçbir yere,
Topraklarım heyelan olmuş gidiyor.
Başka iklimlere ait bu adama karıştıkça coğrafyam daralıyor.
Oysa bu derin sessizliğin adını bilmek demek yarınları yok sayar.
Kapalı kalmış kapılarımın ardım arkası koşmak geliyor içimden.

Neyi bıraksam aklımdan bir bir denize karışıyor
Ve bir kez daha tutulursam kıyılarına bilirim ki o hayat olur.
Bir şey ya vardır ya da yok arası olmaz,
Şimdi yarın dediğimde bundan ibaret


Ya onun adı bu dilde kavramlara erişmeyen,
Bu bedende, dünyada tüm iklimleri kuşatmaya yetmeyen,
Bir karşıtı yokken
Sadece günden güne daha derinde bir HİS

16 Aralık 2015 Çarşamba

Sorgularım Hep



Neleri unutuyoruz... Zamanında geçmesin istediğimiz dakikalar, saniyeler gün gelip işkencelere sebep oluyor. 
Kimseler gülemediğimiz yerden güldüğümüz, kimselerle konuşamadıklarımızı konuştuklarımızı, kendimizden sakladığımız yaraları, hep aynı yerden kırılıp yine teselli bulduğumuz o insanları, ayrı uykulara dalıp birlikte uyandığımız insanları, sevmeyi unutmayın... Sonra her sevginin getirisi olan özlemeyi elbette... Ağır işçilik gerektirir çünkü özlemek, birde şu var senin özlediğin kadar onun özlememişliği vardır belki de. Her şeyi geçtim de anlatsana biraz nasıl özlemeyebiliyorsun bir söylesene...

28 Ağustos 2015 Cuma

AŞK KAPIYI ÇALINCA


       Oysa ki konu başlığım ne kadar da güzel, ama hala aşk benim kapımı çalmadı :) 
Bende beni başka bir aşka sürükleyen bu tatlı tabaklara aşık oldum ....


Almayı planlıyordum ve ertelemeden sonuçlandırdım, çok uzun sürmedi aşk kargoyla kapımı çaldı :)


Bu kalpli amerikan servisleri ise kendi el emeğim göz nurum diyebilirim çünkü bu desenin yapımı ve basımı bana ait sonuçta desinatörüm ;)
Annecimde sağolsun dikti ve bu şirin haliyle tabaklarımla eşsiz uyum halinde.
 Bu tabakları da A101 den almıştım aşk tabaklarıma yoldaş olsunlar diye... 


15 Temmuz 2015 Çarşamba

Çilek Severler Toplanıyoruz, İşte Nefis AŞK-I MEMNU



Benim gibi çilek sevenler bu tatlıyı mutlaka deneyin, bir o kadar hafif ve leziz bir tatlı rüya gibi...



Malzemeler
Milföy İçin:
15 tane milföy karesi (her kare yaklaşık 10 c.m. x 10 c.m. büyüklüğünde)
25 gram taze çilek
Bir kaç yemek kaşığı pudra şekeri

Kreması İçin
¾ su bardağı un, elenmiş
½ su bardağı şeker
2 su bardağı süt
1 tatlı kaşığı vanilya
½ paket (yaklaşık 2 ½ yemek kaşığı) toz krem şanti

Hazırlanışı
Milföylerin Hazırlanışı:
1. Fırını 190C’ye (375F’ye) ayarlayın.
2. İç içe giren iki tane fırın tepsisi kullanacağız. Bir tanesinin içini, diğerinin altını fırçayla hafif yağlayın
3. Eğer milföy kareleri kullanıyorsanız (10 c.m. x 10 c.m.) kareleri yana yana hafif aralıklı tepsinin içine dizin (içini yağladığnız tepsiye). Eğer bütün olarak milföy hamuru kullanıyorsanız, hamuru merdaneyle tepsiye sığacak büyüklükte açın. Pişirdikten sonar kesebilirsiniz
4. Hamurları çatalla her tarafından delin.
5. Altını yağladığınız tepsiyi hamurların üstüne oturtun.
6. 25 – 30 dakika önceden kızdırılmış fırında pişirin. Fırından çikartın. Biraz soğuduktan sonra, üstteki tepsiyi kaldırıp milföyleri soğutma teline alın.

Kremanın Hazırlanışı:
1. İsterseniz, bu kremayı bir kaç gün önceden hazırlıyabilirsiniz.
2. Elenmiş unu orta boy tencerenin içine koyun. Şeker ve vanilyayı ilave edin. Sütü ilave edip tel çırpıcıyla pürüzsüz ve topaksız oluncaya kadar çırpın.
3. Tencereyı orta hararetli ateşin üstüne oturtup tahta kaşıkla koyulaşıncaya kadar devamlı karıştırın. Kaynama noktasına geldiğinde (hafifçe fokurdadığında) 1 dakika kadar pişirip ocaktan alın.
4. Soğumaya bırakın. Soğuncaya kadar el mikseriyle ara sıra (bir kaç dakikada bir) çırpın. Tamamen soğduğunda toz krem şantiyi ilave edip 3 – 5 dakika kadar yüksek ayarda çırpın.

Milföy Pastanın Hazırlanışı:
1. Kremayı milföylere kaşık, biçak veya en kolayı sıkma torbasıyla koyabilirsiniz. Ben Wiltonun 12 no’lu ucunu kullandım.
2. Sıkma torbasını doldurmanın en kolay yolu, torbayı büyücek bardağın veya surahinin içine koyun. Torbanın uçlarını kıvırarak bardağın üstüne doğru katlayın
3. Spatula yardımıyla torbanın yarısına kadar doldurun. Çok fazla doldurursanız tutması zor olur.
4. Çilekleri ince doğrayın.
5. Milföy karelerini istediğiniz hacime kesin. Eğer büyük milföy hamuru kullandıysanız, istediğiniz büyüklükte kesin ama 3 katın aynı büyüklükte olamasına dikkat edin.
6. Milföyün ilk katına kenarlara yaklaşmadan krema sıkın.
7. Üstüne doğranmış çilek dizin ve ikinci katı koyup aynı işlemi tekrar edin. En son katı koyun.
8. Hepsini hazırladıktan sonra en üste pudra şekeri eleyin.

Afiyet Olsun Canlar...

9 Temmuz 2015 Perşembe

Gezmeler... Dolu Dolu Haziran... Kaş,Demre

Bu yaz benim yazımdı... Gezmelere doyamadığım merak ettiğim yerleri karış karış gezdiğim yazdı, yazdı diyorum çünkü malum iş hayatı sebebiyle benim için yaz sezonu artık kapandı geriye bu harika tatilin aklımdan silinmeyecek hatıraları kaldı. Kaş benim için tek geçilecek bir yer sokakları, mimarisi, mütevazi bir o kadar şirin yapıları ve harika plajları kaşı benim için özel kılıyor. Ben buraya bayıldım yine yine yine gitcem, hep gitcem :) Kaş aslında oldukça küçük bir yer, yapılacak şeylerde sınırlı. Ama bu yapılabilecek sınırlı şeyler ve gidilebilecek sınırlı yerler o kadar güzel ki, kesinlikle yetiyor insana. Diyorum ya garip bir huzur hissi var Kaş'ın, sıkıcılık değil ama bu huzur gerçekten huzur...




Kaş’ın en çok nesini sevdin, diye sorarsanız istila edilmemiş, huzurlu bir havası var. İnsan denize karşı uzanırken ruhunun dinlendiğini hissediyor. Merkezin taş sokaklarında yürürken üst üste değil ferah ferah etrafı geziyorsunuz. Her yer yemyeşil, suyu pırıl pırıl ve akşamları daha da keyifli geçirmenizi sağlayacak çok hoş mekanları var. Beyaz mavi boyalı evlerin önünde fuşya rengi begonviller, ufak bir kahvenin önünde rengarenk sandalyeler şirin bir sahil kasabasına ait doğal dekoru oluşturuyordu.





Yollarda yazın en güzel renklerinden bir geçit oluştururcasına beyaz, pembe, fuşya begonviller ve zakkumlar muhteşem bir şekilde sıralanmıştı. Özellikle güneş batarken o yumuşak ışıkta harika görünüyorlardı.




Antalya’dan yola çıkıldığında solunuzda deniz size eşlik ediyor.Uzun virajlı yollar geçiliyor ve  bir an deniz kayboluyor. Uzun bir süre tırmanıyorsunuz ve son bir viraj ve tatilin panoraması..Müthiş mavilikte ve parlaklıkta deniz, yemyeşil Çukurbağ Yarımadası ve karşıda Meis Yunan Adası ,küçücük bir kasaba sevimli bir yat limanı.KAŞ tatilinizin ilk görüşte AŞK a dönüştüğü an o an oluyor.Arabanızı çekip panorama semalarında oturup bir süre keyfini çıkarmanızı öneririm…




Kaş’a girerken kıyı şeridi boyunca virajlı yollardan geçiyorsunuz. Burada keskin bir virajın dibinde ünlü Kaputaş Plajı yer alıyor. Kaş’taki çoğu plajdan farklı olarak bembeyaz bir kuma sahip bu plajda duş dahi bulunmuyor. Herkes yiyeceklerini yanında getiriyor. Eski usül, işletmeler tarafından istila edilmemiş ufak ama çok güzel bir kumsal.






Kanyon ağzına açılan turkuazdan maviye oradan laciverte dönen tertemiz pırıl pırıl bir deniz, incecik bir kum tertemiz bir plaj. Biraz küçük olması tek handikapı. Bizim gittiğimiz dönemde aşırı kalabalık değildi fakat, Temmuz ve Ağustosta kapasitesinin çok üstünde insanın ziyaret ettiğini biliyorum. Buraya gelirken tavsiyem eğer grup olarak geliyorsanız tek araca sığmaya çalışın zira park yeri bir problem çünkü yok !...Bu arada karayolundan 187 basamak merdiven inerek plaja ulaşıyorsunuz. 





     İşte Kaş Panoramanın tadını çıkardığım anlar... Ben geldim ... 





 Veee Demre Kekova Tekne gezisi. Bunu 2 şekilde yapabiliyorsunuz. Bunlardan birisi Kaş Limanı'ndan hareket edip 1.5 saat kadar yol alıp Kekova bölgesine varma şeklinde. Dönüş de bir o kadar sürdüğü için bu şekildeki turun 3 saati yolda geçiyor.






Gidecek olanlara çeşitli tavsiyelerim olacak.

şimdiden uyarayım; tatilim lüks olsun, eğlence hayatım mükemmel olsun diyorsanız başka yere gidin. kaş uzak bir yer. sonra bir hafta on gün kalıp saçınızı başını yolmayın. 
onun dışında tatlı tatlı takılmak isteyen, bir sene boyunca güzel bir tatil için çırpınan canlara şifa olsun.  
  Yok tamam burada bitiriyorum Kaş Mevzunu… Eğer giderseniz haber verin…. :)

7 Temmuz 2015 Salı

Gezmeler... Dolu Dolu Haziran... Muğla, Dalyan, Fethiye


Tatil fotoğraflarıma, anılarımı canlandırdığım bu karelere bakmaya doyamıyorum... 14 günlük yıllık iznime sığdırdığım bu minik ama kapsamlı tatilimi burada kayıtlara geçirip ölümsüzleştirmek istiyorum.



 Bu sefer ki yolculuğumuz Muğla, Fethiye, Dalyan'a doğru...




Muğla  Dalyan'da bulunan ve diğer adı Likya Kaya Mezarları olan Dalyan Kral Kaya Mezarları, köklü tarihiyle yerli turistler kadar yabancı turistler tarafından da sürekli ziyaret ediliyor. Kral mezarlarının bulunduğu bölge, devasa kayalarıyla göz dolduruyor. Doğal bir güzellikte tarihi esintiler sizleri farklı bir zaman dilimine götürecek. Likya Kaya Mezarları, kayaların içleri oyularak yapılmış. Burada birçok arkeolog araştırma yapmış. Kral mezarlarına ulaşım çok kolay olmasa da stabilize bir yola yapmışlar. Dalyan Kanalı kıyısında yer alan Kaunos Antik Kent Dalyan'ın kuzeyinde bulunuyor. Muğla'nın tarihi atmosferinde bulunan Likya Kaya Mezarları'nı tatiliniz sırasında sizde mutlaka ziyaret etmelisiniz. Kaya mezarları kesinlikle gizemli bir gezi olacak.



Nehrin bir tarafına kurulmuş Dalyan'da eski çağdan kalma birçok eser görebiliyorsunuz. Kaunos Antik Kent Dalyan'ı gezmek için nehrin diğer tarafına kayıklarla geçiyorsunuz. Nehir yolculuğunuz; bir tarafı sizi kaplıcalara götürürken diğer tarafta denize açılabiliyorsunuz... Sultaniye kaplıcalarında çamur banyosu yapabiliyorsunuz. Tekne yolculuğu sırasında 4. yüzyıla ait Dalyan Kral Kaya Mezarları'nı görebiliyorsunuz. Büyüleyici olan bu tarihi eserler Dalyan'daki doğanın romantikliğini daha da arttırıyor. Huzur, ruhunuzu dinlendirmek, romantizm yaşamak ve tarihi eserleri görmek istiyorsanız Dalyan'a bir uğramalısınız.. 


 Kum plaj ve sığ deniz sevenlerin görmesi gereken bir plaj İztuzu Plajı. Bir tarafta dağ, diğer tarafta gölü görebileceğiniz deniz tertemiz.. Mükemmel bir tatil yeri, cennet köşelerden biri Dalyan; ben tatilde huzur ve doğa güzelliği arıyorum diyenlerin yeri Dalyan. Benim için unutulmayacak bir tatil oldu, herkese tavsiye ederim. 



Dalyan deltası... kafam biraz karışıktır oldum olası neden bilinmez denize doğru yüzlerce yol var ama hangisi doğru, hangisi çıkmaz? diye gider Bülent Ortaçgil şarkısı...



Veeeee Bu restoran en en en sevdiğim oldu nar bahçelerinin içinde ince patika bir yoldan gitmeye başlıyorsunuz ben hayal edemezdim karşıma böyle manzarada ve güzellikte bir yer çıkacağını Yalıçapkını Restaurant adını o bölgede uçan kuşun isminden alıyor mekanın işletmesini aile sürdürüyor, öyle kalabalık bir ekipleri yok ama serviste gayet hızlı.


   Nar bahçesinde kanalın kenarında , bol esintili doğal bir yer.Güleryüzlü bir karşılama ve iyi bir hizmet.Mavi yengeç yemenizi öneririm. Fiyatlar uygun ve kaliteli hizmet hepsi bir arada..


Bu arada bu mekanın keyfini turistler çıkarıyor, ben gittiğimde de tıklım tıklım Almanlar doluydu her tarafta gerçekten hayattan zevk almayı biliyorlar. Eğer Yolunuz Dalyan'a düşerse mutlaka gitmenizi tavsiye ederim organik mi organik o leziz taze nar suyunu da tadına bakın derim...






6 Temmuz 2015 Pazartesi

Gezmeler... Dolu Dolu Haziran... Antalya Olympos, Adrasan

Bu yazı bol miktarda tatil fotoğrafı içerir :) Şimdi ben yıllardır çıkamadığım tatilin acısını çıkarmakta haksız mıyım?
Tatil hız kesmeden su gibi akıp geçti bana bu fotoğraflar kaldı...



Ofiste internetten bakıp iç geçirdiğim o sahiller tarihi mekanlar suyun dibinin göründüğü plajlar hepsini keşfetmek için yola koyuldum.



    Maalesef yazmayı çok istememe rağmen yoğunluktan hepsini aktaramıyorum satırlara ama bu fotoğraflar o anları sizlerinde canlandırmanıza yardımcı olacak nitelikte..



Adrasan Çevresi çam agaçlari ile kapli ilginç bir koya sahip. Karadan denize ters rüzgarlar aliyor ve bu yüzden rüzgar gücünün egemen oldugu geçmis yillarda yelkenliler bu koya giremeyip medeniyet izlerini Olympos, Phaselis, Antalya limanlarina tasimislar. Adrasan ismi Rumca'dan geliyor ve belde yeni adiyla Çavus köy olarak da taniniyor. Sirtini Beydaglari'na dayamis olan koyun zemini kum ve denizi sig çevresi ise karayolu olmayan birbirinden ilginç dogal güzelliklerle dolu. Su sporlarina merakli olanlar için de, esi bulunmaz bir parkur niteligi tasiyor. Deniz suyu sicakligi yüksek ve sezonu uzun yörede, özellikle berrak ve 29 metreye yakin sualti görüs mesafesine sahip deniz fotoğrafçıların oldukça ilgisini çekiyor.











Antalya'da nar bahçelerini her yerde görmek mümkün, iklimden ötürü yetiştiricilik oldukça fazla şu anda da tam çiçek açtığı dönem benim fotoğraflarıma oldukça renk kattı.






Gezeceğim yerlere gitmeden önce internetten incelemiştim. Fotoğraflarda suyun bu kadar berrak oluşuna hayret etmiştim ama gerçekten canlısının fotoğraftan farkı yok su o kadar berrak ki taşlaı o kadar net görüyorsunuz.


Oliympos Antalya'ya 85,7 km. uzaklıkta, Caretta Caretta kaplumbağalarının yavrulama alanı olduğundan sit alanı olarak korunan, genellikle üniversite öğrencileri ve sırt çantalı turistlerin tercih ettiği bir tatil köyü. Ağaç evleri, çadır mekanı olarak kullanılabilecek açık alanları, Likya Yolu üzerinde bulunması önemli özellikleri arasında. Beydağları - Olimpos Sahil Milli Parkı sınırları içinde yer alıyor. Akşam üzeri belirli bir saatten sonra sahile giriş yasaklanıyor.


  Olimpos ta hem yeşile, hem denize, hemde antik kalıntılara doyuyorsunuz.


2 Temmuz 2015 Perşembe

Poliseramik/Polyester Boyama



İnstagram'da gördüğüm günden itibaren sahip olmak istediğim çay tabaklarım ve tepsim :) Ben hazır boyanmışlarından sipariş etmedim. Çünkü bir çay tabağı için pek makul fiyatlara sahip değillerdi bence. :) Yine instagramda bulduğum bir adresten bu çay tabaklarını sipariş ettim.


Polyester nasıl boyanıyor derseniz; akrilik su bazlı boya ile boyanabiliyor. Ben ponpon fırça almamıştım ve süngerle boyadım ince yerleri boyarken ise normal sulu boya fırçası kullandım. Tahta gibi boyayı hemen emmiyor az az sık aralıklarla 4-5 kat atmanız yeterli oluyor. Kuruduktan sonra da parlak sprey vernik ile vernikledim. Kurumadan tutmamanız önemli, CIA gibi parmak izinizi alıverir haberiniz ola…J

Son olarak tabakların bitmiş hali … Boyaması çoook zevkliydi fakat benim gibi sabırsız bir insan için çok zor ilerledi o katların sürekli kurumasını beklemek sürecin uzaması beni yoran tek şeydi J.

11 Mart 2015 Çarşamba

Veee Kurtarıcı Babetler

 

Son yıllarda nerdeyse ayağımızdan hiç çıkarmadığımız babetlerin yaratılış hikayesini öğrendim ve hemen sizinlede paylaşmak istedim...

Sene 1947Rose Repetto, Paris'teki küçük atölyesinde oğlu için bir çift puant yapar: Ünlü dansçı ve koreograf Roland Petit için...






Ayakkabıların inanılmaz rahatlığı dans çevrelerince hemen duyulur ve Repetto'nun ayakkabıları bale ve dans okullarınca hızla benimsenir. Gerçek sahneden Moda sahnelerine taşınmalarıysa 10 yılı aşkın süreyi bulur...
Yıl 1956.  Aktris Brigitte BardotRepetto'dan kendisine bir çift babet ayakkabısı yapmasını ister.
Roger Vadim'in Et Dieu... Creea la Femme (Ve Tanrı Kadını Yarattı) filminde giyecektir...








Repetto, Cindrella'nın Fransızca versiyonundan adını alan Cendrillon'u tasarlar aktris için.
Hafif ama bir o kadarda seksi.
Filmin başarısıyla birlikte Bardot'unda sıklıkla tercih ettiği ayakkabılar popülerleşir...


Bugün daha çok tercih ettiğimiz adıyla babetler, ne rahatlığından ne de feminenliğinden ödün vermek istemeyen kadınların birincil tercihi olur...




10 Mart 2015 Salı

A46 TUVANAM

   


   Hayatım boyunca tasarımlarına hayranlığımın bitmeyeceğini düşündüğüm kişilerden biride Tuvana Büyükçınar'dır diyebilirim sanırım. Nasıl bir Elie Saab'a  hayransam Tuvana Büyükçınar'a da aynı şekilde hayranım..




Koleksiyonun her parçasına ayrı bir hayranlık duyuyorum...





Bu kreasyonları giyecek bir ortamım yok malesef :( Ama gelinlikler belki bir gün...